Fikir oluştuktan sonra bunu yazıya dökme kararı aldığımda aylardan
Mayıs'tı. Galatasaray'ın yeni sezondaki hocası belli değil, kadro sıkıntılı ve
mali anlamda problemler söz konusuydu. Şartlar böyleyken; tutunacak dal misali,
ufak da olsa bir umut ışığı olabilmesi açısından bu başlıkta bir yazı
planlamıştım.
Bugün ise aylardan Ağustos. Yazının kuluçkada geçirdiği yaklaşık üç aylık sürenin ardındansa değişen çok fazla şey oldu. Önümüzde bir umut kırıntısından çok daha fazlası var artık. Bunun mimarı ise sadece yarım dönemdir bu ülke topraklarında bulunan bir Hollandalı; Jan Olde Riekerink. Teknik adam değerlendirmede, çoğunlukla, iki kriter vardır: ilki; kadro planlaması, ikincisi de oluşturulmuş kadroya oynatılan futbol. İkinci durumla alakalı elimizde bazı veriler mevcut fakat değerlendirme yapabilecek nitelikte bilgiyi ilk kriterde bulabiliriz. Doğru teşhis, doğru tedavi.
İyi bir tedavi için önce teşhisi doğru koymak gerekir. Galatasaray'ın geçen sene yaşadığı problemler kadro planlaması olarak yaşanılan eksiklik ve kondisyon sorunu olarak ikiye ayrılıyordu. Riekerink'in Galatasaray'da öncelikle çözüme kavuşturmak istediği nokta da fiziksel sıkıntılar oldu. Daha evvel Dortmund'ta da çalışmış Alman kondisyoneri takıma getirişi, günde üç idman yaptırması ve ortaya diri bir Galatasaray çıkarması eksik listesinin artıya dönmesini sağladı. Diğer ve belki de en önemli problem ise kadro planlamasının doğru yapılamayışıydı. Önemli; zira fikir ve öngörü gerektiren, kısaca bu oyunu ve bulunduğunuz takımı iyi okumayı zaruri kılan bir durumu çözüme kavuşturmanız gerekiyordu (Riekerink, takımını analiz edebilme noktasında son derece başarılı olduğunu gösterebilecek birkaç umut ışığını sezon içerisinde vermişti. Birincisi; deplasmanda oynanan Eskişehir maçından önce yaptığı Galatasaray analizi, diğeri de kupa finalindeki maç planı). Eldeki veriler ışığında konuşmaya devam edelim; yaş ortalaması yüksek, alternatif olmaktan dahi çok uzak ve geriye gitmiş, takımı olumsuz etkileyen faydasız oyuncular. Bir de tüm bunlara ek olarak Uefa ile yürütülen görüşmeler.
Bu karamsar tablo içerisinde fikirsel bazda devrim sayılabilecek kararları almanın ne denli zor olduğunu sanırım yazmaya gerek yok. Resmin tamamını görmeden net yorum yapmak sağlıksız gibi görülse de; ağustos ayına kadar yapılanlar ve yapılmak istenenler ışığında söylenebilir ki bu noktada da işler kusursuza yakın ilerliyor. Eğer antrenörlükten bahsedeceksek üçüncü bir sac ayağını daha değerlendirmenin içerisine dahil etmemiz gerekir. Maçı iyi okuma ve sıkıntılı dönemlerde takımı ayakta tutabilme. Bunu ise bekleyip göreceğiz fakat kırık dökük olan sandalye şu anda oturulabilir durumda, sağlamlık derecesini ise sene içerisinde test edeceğiz.
Buradan asıl meseleye bağlanalım. Geçtiğimiz yıllarda Galatasaray'a dair
yapılan eleştirilerin odağında yaş ortalamasının yüksek olması yatıyordu. Bir
yenilenme ihtiyacı duyulduğu ancak bunun yapılmadığı söyleniyordu. Biraz şans
biraz da ihtiyaçların şekillendirmesiyle Galatasaray'da enteresan bir görüntü
ortaya çıktı. Oyunu çift yönlü oynaması gereken mevkilerde yer alan oyuncuların
yaş ortalaması ciddi manada aşağıya çekildi. Şans; çünkü neredeyse herkes Bruma'dan
umudu kesmişti ve elden çıkarılması konuşuluyordu. İhtiyaç; çünkü geçen sezon
bir sol bek yedeğine ihtiyaç vardı ve scout ekibine güvenilerek Fransa İkinci
Ligi'nden Carole alındı. Bu iki isme; devre arasında takıma katılan ve oyunu
iki yönlü oynayabilmesinden ötürü merak uyandıran Linnes'i, geçtiğimiz sezon
takımda belki de en fazla heyecan veren oyuncu olan Sinan'ı ve bugün bir fırsat
transferi olarak takıma katılan Cavanda'yı ekleyelim. Bu oyuncuların yaş ortalaması
23,2 ve takımın başında da eğitmen bir hoca var. Bahsi geçen oyuncuların belli
bir seviyenin üzerinde ve ciddi potansiyel barındıran isimler olduklarını da
hesaba katarsak; en azından beş senelik planda önü çok açık bir Galatasaray
görüyoruz. Ya; bu oyuncular ciddi meblağlara satılıp gelir elde edilecek, ya da
bu oyunculardan maksimum seviyede uzun seneler faydalanarak sportif başarılara
katkıları sağlanacak. Yabancıların tabiriyle her türlü win-win durumu söz
konusu. Yalnızca dört mevki olarak bakmanın dışında kamerayı bütün takıma
tutarsak da görüntü şu; etrafı genç oyuncularla kurulu fakat tecrübeli isimlerin
omurgayı oluşturduğu bir Galatasaray. Eren Derdiyok, Sneijder, Selçuk, Muslera
gibi isimler işin tecrübe ve mental tarafında son derece güçlüler. Onların
liderliği, yaşı genç oyuncuların enerjisi ile değişik ama bir o kadar da merak
uyandıran bir Galatasaray var karşımızda.