24 Kasım 2017 Cuma

gitmek mi, kalmak mı?


karar verecekti. vereceği kararın sonuçları hakkında hiçbir fikri yoktu. kaybetmek istemiyordu ancak kazanmak için de gücü yoktu. kalırsa acı çekmeye devam edecekti. tüm olacakları bilerek bu işe girmemiş miydi zaten?

düşünceler insan zihninin asla karşı koyamadığı güçlü soyut nesnelerdir. onlarla iyi geçiniyorsanız size muazzam fikirler üretebilirler, eğer sizin düşmanınız olmuşlarsa; geçmiş olsun. sağlam bir savaşa çoktan girdiniz!

işte o da; düşünceleriyle sağlam bir savaşın içerisindeydi. birden gelmişlerdi, ağır hasar veriyorlardı. henüz karşılık verememiş, savunma pozisyonundaydı. bir çıkış arıyordu ancak ne o çıkışı bulabileceğinden ne de öyle bir çıkış olduğundan emin değildi. aynı zamanda mükemmeliyetçi yapısına uygun olarak kimsenin üzülmeyeceği bir alternatif üretmeliydi. sahilde kum taneleri içerisinde arayışta gibiydi. çoğu zaman aklına gelen en kolay alternatif çekip gitmekti. her şeyi olduğu gibi bırakıp gitmek. bu fikre çoğu kez kapılmış, hepsinde ikna olmuş ancak gitmeyi becerememişti. belki de gidecek yeri olmadığındandır, kim bilir.

bir fikri ötelemek, ondan kaçmak mıdır yoksa zaman kazanıp hareket alanı beklemek mi? yahut şöyle sormak lazım; bir fikirden kaçılabilir mi?

bir fikir önemini yitirir mi? zaman ve şartlar o fikri yok eder mi?

neden her şey olması gerektiği gibi gitmez ve neden kaderimizi hep başkalarının eline bırakmak zorunda kalırız. oysa birey, kendi olduğu için değerli ya da nitelikli değil midir? neden hep başka şeyleri de yanına iliştirme ihtiyacı duyar ki insan?

hiç anlamamıştı. tüm bu sorular zihnini gerçekten fazlasıyla kurcalıyor ve artık ona rahat vermiyordu. yorgun düşmüştü. hem de hiç olmadığı kadar. en rahat edeceği yer, ona zorluklar getirmiş; bu zorluklarla mücadele etmekten başka bir şansı ona bırakmamıştı. o bunu açıklamış olsa da...

hayır diyebilmek büyük rahatlık getirir insana. ancak bu her zaman ferah yollar açmaz. hayır demenin sizin için yaratacağı avantajlı durumlar, hayır demek istemediğiniz kişilerle kesişebilir. peki böyle bir durumda ne yaparsınız?

bu durum onu büyük bir çıkmaza sokmuştu. çıkmazı kendinin yaratıp yaratmadığından emin değildi ama bir krizin içerisinde olduğu açıktı. bunu tek başına çözmeye çalışıyordu. zihnindeki yorgunluk, bünyesine sirayet etmiş artık bitik, zayıf bir insana dönüşmüştü. bu, olmak istediği en son şeydi ancak bağıra bağıra gelen bu duruma önlem alamamıştı. hatalı olduğunu biliyordu. günü mü kurtarmıştı o dönem geri çekilmeyerek, bilmiyordu. ancak kendisiyle karşısındaki arasında tercih yapmış, karşısındakini seçmişti. o, bunu bilmiyordu. tahmin ediyorsa da önemsemiyordu. oysa anlayış ve zarafet konularında zirvedeydi, rakiplerine fark atmıştı. onu bu kadar özel kılan şeylerin başında da bu geliyordu. hem duygusal, hem zarif, hem nazik hem de neşeliydi. ha; bir de güzeldi.

o gece uzun olacaktı, bunu hissediyordu. korktuğu şey ayak seslerini yavaştan hissetirmeye başlamıştı. kitabını aldı, etrafındakilere farkettirmeden köşesine çekildi. düşmanın gelmesini bekliyordu ve hazırdı. zihnen güçlü durmaya çalışıyordu, her denemesi düşmana yarasa da... gecenin geç saatlerinde kafasını yastığa koyduğunda yarın olacaklardan az çok emindi. düşman, önce zihnine, sonra da bedenine sızacaktı.

sabah olduğunda beklediğinden daha güçlüydü. düşman, bedenine sızmaya tenezzül etse de kendini korumayı başardığı için eskisi kadar güçsüz değildi. yine de erken konuşmamak gerekiyordu. güne temiz bir başlangıç yapan zihin, beklenenden hızlı biçimde virüsle dolmuştu. bu, beklenmedik bir durumdu. beden git gide güçsüzleşiyordu. yapabileceği şeyler vardı, yapmaya cesareti yoktu. usulca bekledi, bekledi, bekledi...

aradan günler geçmişti. dirençsiz kalan vücudu kısmen ele geçirilmişti. sağlıklı düşünemiyor, düzgün beslenemiyor, duygusal olarak acı çekiyordu. yapılması gereken şey belliydi. öncesinde ufak bir gezintiye çıkması gerekiyordu. çıktı ve dolaştı. kendine en iyi gelen yere gitti. zihninin biraz olsun rahatlatmak istiyordu.

yürümeye devam etti. uçsuz bucaksız bir yol olsa, sıkılmadan yürüyebilirdi. vakit tamam dediğinde ayrıldı, şimdi karar vaktiydi.