17 Mart 2013 Pazar

Kayserispor: 1-3 :Galatasaray



Galatasaray doğru sistemi aslında daha önceden bulmuştu fakat oyuncuların yerleşimi konusunda yapılan hatalar sistemin doğru işlemesine engel oluyordu. Arena'daki Schalke maçından Fatih Terim'in çıkardığı en büyük ders bu oldu işte. Galatasaray'daki eksiği çok iyi analiz etti ve gerekli hamleyi yaparak arzulanan futbolun oynanmasını sağladı. Böylece Galatasaray, hem Schalke'yi Almanya'da devirip Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale kaldı hem de zor gibi gözüken Kayseri deplasmanından elini kolunu sallayarak galip ayrıldı.

Daha önceki yazılarımdan birinde Galatasaray'ın net bir sistemi olmadığından bahsetmiştim. Artık bu cümleyi değiştirmenin vakti geldi. Sezonun sonuna doğru olsa da, Fatih Terim doğru sistemi buldu. Galatasaray artık; 4-1-2-1-2 sistemi ile sahada yer alıyor böylece Hem Burak, Hem Drogba hem de Sneijder aynı anda sahada yer alıp, verimli şekilde oynayabiliyor. Savunmanın önünde Melo adeta bir çapa görevi görüyor. Yeri geliyor hırsı ve mücadelesi ile rakiplere geçit vermiyor; yeri geliyor hücuma katılıp gollere katkıda bulunuyor. Onun hemen önünde sağ iç gibi Hamit, sol iç gibi de Selçuk oynuyor (Selçuk'un oynadığı bu yere birazdan tekrar değineceğiz). Bu isimlerin önünde Sneijder, Hollandalı'nın önünde ise Drogba ile Burak yer alıyor.

Fatih Terim önceleri Sneijder'i sola yakın oynatıp, Selçuk'u göbekte tutuyordu zira elimizde bu sistemde sol tarafta oynayabilecek bir oyuncu bulamıyordu (bulsa da kimi kesecekti). Hoca, bu sebepten Sneijder'i sola yakın oynatma konusunda ısrarcı bir tutum sergiledi fakat beklediği verimi alamadı.

İlk Schalke maçının ardından hepimiz, bir sistem bulup ikinci maça kadar bu sistemin işler hale gelmesi gerektiğini savunduk ama bir şekilde bu başarılamadı. Fatih Terim, ligde deneyip Schalke maçına kadar hazır hale getirmesi gereken sistemi direkt olarak Almanya'daki maçta denedi. Bu çok büyük bir riskti. Tutarsa; Galatasaray birçok problemi çözecekti ancak tutmaz ve aksar ise Galatasaray ciddi bir sıkıntı içine girecekti. Hoca, yapısı gereği risk almayı sever. Belki de onu diğerlerinden ayıran en büyük özellik de budur. Genelde de aldığı risklerden alnının akıyla çıkar. Yine aynısı oldu ve hoca bir kez daha başardı.

Fatih Terim'in yaptığı bu değişikliğin başarıya ulaşmasındaki kilit faktör Selçuk İnan. Selçuk, bu değişiklikten sonra sağ ayaklı olmasına rağmen sol iç gibi oynuyor ve yeri geliyor sol açıkta ataklara destek veriyor (Kayseri'ye attığımız ilk golü hafızamızda canlandıralım. Drogba'nın açtığı ortada Selçuk'un sol kanattan içeriye doğdu katederken topla buluşması ve Sneijder'e asist yapması tesadüf değildi). Bunun bir benzerini Arena'daki Schalke maçında gördük aslında. O maçta sol kanada yakın oynayan Sneijder, Schalkeli oyuncuya pres yaparak topu kazanmış ve şu an kendisinin oynadığı yerde oynayan Selçuk'a pasını aktarmış, Selçuk da bu pas sonucu Burak'a asist yapmıştı. Hollandalı orada oynarken de verimli oluyordu fakat istenilen seviyede değildi ve süreklilik yoktu ayrıca işin defansif kısmında da sorunlar oluyordu. Selçuk ile Sneijder'in yer değiştirmesi, işte bu sebepten dolayı, basit bir değişiklik olarak görülmemeli.

Bu sistemde bek oyuncularına da büyük bir iş düşecek. Hem Riera hem de Eboue, birer kanat oyuncusu gibi ileriye çıkıp, gelmek durumundalar. Bu iki oyuncu da, söylediğim şeyi hem Schalke hem de Kayserispor maçları özelinde çok iyi uyguladı. Kayseri maçında kafamı biraz olsun karıştıran şey; Hamit çıktıktan sonra yerine Sabri'nin girmesiydi. İşin hücum kısmında Sabri etkili olacaktır hem hızı hem de dinamizmiyle fakat işin savunma kısmında aynı katkıyı verebilir mi, o konuda biraz şüphelerim var. Açıkçası Hamit sakatlandıktan sonra Yekta'nın gireceğini tahmin etmiştim, yanıldım. Sabri, kanata yaklaşıp oradan etkili olmak isterken oldukça faydalıydı ama orta sahada tek top oynayıp ileri çıkarken ya da adam eksiltirken aynı verimlilikte değildi.

Melo'nun aramıza geç de olsa yeniden dönmüş olması oldukça sevindirici. Son iki maçtır geçen seneki Melo'dan esintiler sunuyor bizlere. Bilhassa Schalke maçında, duran toplarda, savunmanın sibobu gibiydi. Ceza alanına gelen ortalarda ilk topu hep o karşıladı. Bu, geçen seneden oldukça aşina olduğumuz bir durumdu. Benim asıl beklediğimse hücumda yapacağı katkıydı. Bugünkü maçta da bunu layıkıyla yaptı. Burak'a yapmış olduğu asistte dikine oynayıp adam eksiltmesi ve final pasını Burak'a tam zamanında ve ayağa aktarması muazzamdı. Bu pozisyon bana Kadıköy'de şampiyon olduğumuz maçta Elmander'in sakatlandığı pozisyonu hatırlattı. Melo, bahsettiğim pozisyonda da topu orta sahadan alıp dikine oynamış ve Elmander'i kaçırmıştı. Elmander ise rakibin kendisini rahatsız etmesi üzerine topu auta yollamıştı.

Galatasaray, doğru sistemi bularak oyunculardan maksimum fayda sağlamaya başladı. Bu, gelecek adına oldukça iyi bir haber. Bu şekilde devam ettiği müddetçe, bilhassa ligde, Galatasaray kolay kolay puan kaybetmez ve birçok maçı bugünkü kadar rahat geçer.



2 yorum:

  1. Oğuz yazı yine yerinde tespitlerle dolu. Eline sağlık.

    Ancak takımın akıllı oyun oynama isteğini beğenmeme rağmen, temposunun geçen seneden hala düşük olmasının, Kayseri ve Schalke gibi açık oyun oynamayı düşünen takımlara karşı sıkıntı yaratmamasının, bizi aldatmaması gerektiğini düşünüyorum.

    Saha zemini kötü olmaya devam ederse ve oyun tempomuzu yükseltmezsek, Mersin ve Belediye maçlarında puan kaybedebiliriz, çok çalışmamız gerekli.

    Bir de ben Drogba'ya değineyim. Schalke maçını top ayağındayken o kadar iyi oynamamasına rağmen, Kayseri maçında her geçen gün biraz daha güçlendiği gerçeğiyle beraber iyi oynadığını düşünüyorum. 2. Madrid maçına şansımızı saklayabilirsek, Drogba o gün Bayern'le oynadıkları finaldeki oyununun bir benzerini gösterebilir. Çünkü o gün çok güçlü olacak, böyle devam eder, Allah bir kaza bela vermezse.

    YanıtlaSil
  2. Drogba meselesinden başlayayım; evet katılıyorum sana Kayseri karşılaşmasındaki halini görünce Schalke maçındaki Drogba biraz sönük kaldı gibi. İyi oyununa rağmen fiziksel açıdan hala eksikleri olduğunu biliyoruz bu yüzden milli maç arası Drogba için mükemmel oldu diyebiliriz. Yüksek ihtimal ile hoca kendisine fiziksel yükleme yapacaktır ve evet; bu durum Real Madrid maçına oldukça olumlu yansıyabilir.

    Açıkçası tempo konusunda sana pek katılmıyorum. Nasıl oynaması gerektiyse öyle oynadı Galatasaray. Hem Schalke hem de Kayseri maçlarında gerektiği dakikalarda tempo yapmasını bildi. Bu diziliş ve doğru oyun ile her geçen gün üzerine koyacağını düşünüyorum takımın.

    Saha zemini hala çok büyük bir soru işareti. Kalan sekiz maçın üçünü içeride oynayacakken bu durum ciddi bir dezavantaj. Dediğin maçlarda oyunun kilidini açabilmek çok önemli. Bir şekilde öne geçebilirsek gerisinin çorap söküğü gibi geleceği kanaatindeyim.

    YanıtlaSil