20 Eylül 2012 Perşembe

Manchester United: 1-0 :Galatasaray



Galatasaraylı olmayan bazı kesimler maç öncesi bir endişe taşıdıklarından söz ediyorlardı. Neydi o?

''Galatasaray'ın kadro kalitesi Şampiyonlar Ligi seviyesi için yeterli olmayabilir''

Hani bir tanım vardır ya ''eleştirmek için eleştirmek'' diye. İşte bu, böyle bir söylemdi. Galatasaray'ın kadrosu oluşturulurken zaten Şampiyonlar Ligi seviyesi baz alındı. O seviyede faydalı olacak oyuncular takıma kazandırıldı. Sanırım bu eleştiriyi yapanlar, Galatasaray'ın o seviyede ''çatı çatır'' top oynayabileceğini de gördü dünkü maçtan sonra.

''Hoca acaba tek forvetle çıkar mı?'' diyenlerin aksine, Galatasaray çift forvet ile sahada yer alarak kendi sisteminden ödün vermedi. Hem de Manchester tek forvet ile sahadayken...

Oyunun kaderini belirleyen isim hiç şüphesiz Melo - Selçuk ikilisi oldu. Özellikle Melo'nun inanılmaz kötü oyunu Galatasaray'ı savunmadayken çok zor durumlara soktu. Orta sahada topla buluşan Manchesterlı oyuncular yaptıkları tek bir hareketle Melo'yu ekarte etmeyi başardılar. Özellikle ilk golde Melo'nun adamını kaçırması Galatasaray'a çok pahalıya mal olabilirdi fakat sadece gol ile sonuçlandı. Bu golden sonra belki Melo hatasını farkeder, düzelir diye düşündüm ancak Melo'nun düzelmeye hiç niyeti yoktu. Oyundan alınana kadar silik futbolunu devam ettirdi, faydadan çok zararı oldu. Aslında işin özeti şu; Melo üç ay tatil yapmanın bedelini hem kendi ödedi, hem de bize ödetti.

Maçın en az Melo kadar kilit olan bir diğer ismi de Selçuk'tu. Galatasaray'a geldiğinden beri sergilemiş olduğu en silik performanstı sanırım. Kaçak oynadı, çok fazla insiyatif almadı. Top ayağına geldiğinde çoğunlukla yan pas ve geri pas yaparak topu ayağından çıkardı. Bu da Galatasaray'ın savunmadan topla çıkarak oyun kurmasını kısmen de olsa engelledi.

Galatasaray'ın en güvenilir yeri merkez orta sahasıydı. Melo ve Selçuk dün adeta yokları oynadı ancak Galatasaray, buna rağmen Manchester ile başa baş mücadele etti. Geldiğinden beri amansızca eleştirilen ama yıllarını bu seviyede maç yaparak geçirmiş Hamit Altıntop'un önderliğinde Galatasaray hücumda ayağa kalktı. Hamit transferinden hepimizin beklentisi şuydu: Takım içi liderliğine soyunsun, sorumluluk alarak Galatasaray'ın hücum aksiyonlarına yön versin. Takıma katıldığı günden beri bunu çok görememiştik fakat dün gece oynanan maçta Hamit Altıntop adeta Galatasaray'a ve Galatasaraylılara ''merhaba'' dedi. Selçuk'un ve Melo'nun vasatın çok altında oynadığı bir maçta Galatasaray'ı sürükleyen isim oldu. Tüm bunların yanında yeri geldi, sol tarafa geçerek oradaki açığı da kapatmaya çalıştı.

Galatasaraylı bazı taraftarların en sevmediğim huyu, doğru mu yanlış mı diye bakmadan takım içerisindeki her şeye muhalefet etmeleri. Kadroda Dany'yi gören hemen herkes Kamerunlu oyuncuyu yerin dibine soktu. Maç sonunda iyi oynarsa da bahaneleri hazırdı: ''ben hatamı kabul etmeye hazırım abi''

Bu çok sağlıksız bir düşünce yapısı. Beğenmediğin her karar için ver, veriştir sonra haksız çıkınca ''ben rezil olmaya razıyım'' de. Bu kabul edilemez bir durum.

Dany, Semih ile beraber sahanın en iyi oyuncularından biriydi. Hızı, fizik kalitesi ve tekniğiyle çok faydalı oldu takıma. Verilen pozisyonlarda hata Semih ile Dany'nin değil, onlara hiç yardım etmeyen Felipe Melo'nundu. Çünkü Galatasaray orta sahasını rakip hiçbir zorlukla karşılaşmadan geçti ve her seferinde Dany - Semih ikilisi ile karşı karşıya kaldı. Hal böyle olunca, bu ikili zaman zaman zor anlar yaşadı.

Amrabat hem sol tarafta hem de sağ tarafta mükemmele yakın bir performans gösterdi. Tek sıkıntılı yanı, sol tarafta oynadığı dönemde git gel yapamadığı için Hakan Balta'ya yardım edememesiydi. Amiyane tabirle Galatasaray'ın sol kanadı koridor oldu. Belki de Amrabat'ın ikinci yarıda oyundan alınmasının temel sebeplerinden biri buydu. Emre Çolak'ın sola geçmesi, sol kanadı savunma yönünden biraz daha güçlendirmek amaçlıydı. Amrabat'ın oyundan alınmasının bir diğer sebebi de, kondisyonunun henüz 90 dakika oynayacak seviyede olmamasıydı. 45 dakika mükemmele yakın top oynuyor Amrabat fakat bu dakikadan sonra performansı düşüşe geçiyor çünkü yorulmaya başlıyor.

Maçın bana göre en iyi oyuncusu olan Hamit'in de kondisyon olarak henüz en üst seviyede olmadığını biliyoruz. İkinci yarıda onun da performansında biraz düşüş oldu. Hamit'in düşüşe geçmesiyle Galatasaray'ın hücumdaki aksiyonlarının azalması tabi ki tesadüf değildi.

Kaka'nın ismi geçtiğinde de söylemiştim, bu tarz bir oyuncuya Galatasaray'ın ihtiyacı var diye. Beş dakikalık uzatma verildikten sonra Manchester'ın yapmış olduğu alan savunmasını görmüşsünüzdür. O beş dakikanın yarısından fazlasını yan pas, geri pas yaparak geçirdik ve o alan savunmasını delmeye yönelik hiçbir hamle yapamadık. Oysa, birebirlerde etkili, tecrübeli bir oyuncumuz olsaydı kalan beş dakikada biraz daha ciddi ataklar geliştirebilirdik. Orada biraz Manchester United'ın tuzağına düştük.

Ve Muslera... Penaltıyı resmen o kurtardı. Nani'ye ''hadi atsana'' derkenki güveni muazzamdı. Bu seviyelerin kalecisi olduğunu bir kez daha kanıtladı.

Ben söylemimde hala iddialıyım, Galatasaray bu gruptan lider çıkma şansını hala elinde tutuyor. Manchester'ın yenilmeyecek bir takım olmadığını herhalde dün tüm herkes görmüştür. Cluj'un kazanması bizim oyuncularda ufak bir stres yaratabilir zira Braga bizim maça ''ya tamam ya devam'' mottosuyla çıkacak. Orada herhangi bir kazaya uğramamamız gerekiyor. Kazanma zorunluluğu olan bir maça çıkacağız 15 gün sonra. Orada alınacak bir galibiyet, çok fazla anlam ifade edecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder