28 Eylül 2012 Cuma

Orduspor: 2-0 :Galatasaray


Kısa süre zarfı içerisinde oynayacağımız en önemli iki maçtan birisiydi Orduspor maçı. Ligin sert takımı ve sert deplasmanlarından olması bir yana, Galatasaray'ın galibiyet serisini sürdürmesi açısından da önemli bir müsabakaydı.

Türkiye Ligi'nde Galatasaray'ın en büyük rakibi kendisi aslında. Alacağı sonuçlar ile oyuncuların konsantrasyonu arasında doğru orantı var, olmaya da devam edecek.

Orduspor, maçın başlamasıyla beraber oyun üstünlüğünü eline aldı, top Galatasaray'dayken de sürekli pres yaptı ve Galatasaraylı oyuncuların rahat top kullanmasını engelledi. Buna bir de ortada pozisyon yokken, bireysellik sonucu gelen muazzam gol eklenince Galatasaray için işler daha da zorlaştı. Zaten bu dakikadan sonra da tamamen kendi yarı sahasında oyunu kabul etti Orduspor. Hücum oyuncuları da orta saha çizgisinin oralardan ileriye kontra ataklar dışında pek çıkmadı. Hani televizyonlarda yorumcular sıkça kullanır ya ''takım boyu'' diye bir kelime, işte bugün Orduspor'un takım boyu çok kısaydı. Galatasaray'ı en uçtaki hücum oyuncuları ile en gerideki savunma oyuncuları arasına sıkıştırdılar ve belki de bu hamleleriyle maçı kazandılar.

Geçen sene de sıkça gördüğümüz üzere, Galatasaray'ın kanatlarında oynayan oyunculardan en az biri orta sahaya yardım etmek için Galatasaray oyun kurarken merkeze geliyor ve pas alışverisinde yardımda bulunuyor. Hoca da, Amrabat'ın henüz takıma uyum sağlayamadığını söylerken bunu kastediyordu muhtemelen. Bugün Amrabat'ı bu işleri yaparken gördük. Orta sahaya geldi, pas alışverişine girdi. Bunda ne kadar başarılı olup olmadığı tartışılır tabi ki ancak bu, takım sistemine yavaş yavaş da olsa uymaya başladığını gösterir. Zamanla bu uyumun üst seviyelere çıkacağı da aşikar.

Galatasaray her ne kadar ilk yarıda oyuna hükmetmeyi başaramasa da, kalesinde de çok pozisyon verdiğini söyleyemeyiz. Ancak buna rağmen savunma hattındaki oyuncuların sürekli değişmesinden rahatsız olduğumu söylemem gerekir. Bir maçta Dany, diğer maçta Cris bir diğer maçta Semih oynuyor bu da Galatasaray'ın savunmada yer alan oyuncularının bir uyum içerisinde olmasını engelliyor. Hoca, savunmada rotasyon yapmaktan ne zaman vazgeçecek bilmiyorum ama gerçekten neden böyle yaptığını çok merak ediyorum. Keşke bir gazetecinin aklına gelse de basın toplantısında sorsa. Öyle ya, gereksiz ne kadar soru varsa sorarlar ama asıl sorulması gerekenleri es geçerler. Bilerek değil, sormak akıllarına gelmediği için...

Galatasaray'ın yediği ikinci gol tam bir skandaldı bana göre. Golün günahını sadece Hakan Balta'ya yüklememek lazım zira o pozisyonda yer alan hem Cris hem Semih hem de Hakan bu golde eşit payda suçlular. Cris ağır kaldığı için, Semih çok basit bir çalım yiyerek rakibinin yüzünü kaleye döndürdüğü için, Hakan Balta da kademeye giremediği için bu golde birinci dereceden suçlular.

Birkaç maçtır futbol şansının da Galatasaray'ın yanında olmadığını görüyoruz. Bu bir bahane değil ama görmezden de gelemeyiz. Özellikle maçın ilk yarısında bir pozisyon vardı, Ordusporlu oyuncu ters bir vuruş yaptı top köşeye gidip gol olacakken İbrahim Kaş'ın suratına çarptı ve içeriye girmedi. Bu Galatasaray adına talihsizlik, Orduspor adına ise büyük bir şanstı. Tabi bir de Burak'ın kaçırdığı gol pozsiyonları var ki bu şanssızlık değil biraz beceriksizlik ve ciddiyetsizlik kaynaklıydı. Şike ve teşvik işlerine girmeden önce Ümit Karan (ki Galatasaray'da en sevmediğim oyuncuların başında gelirdi) jeneriklik goller atardı ama ortalamanın biraz altına düştüğü zaman çekilmez bir futbolcu olurdu. Çok dengesizdi. Burak'ta bana onu hatırlatıyor. Kötü oynadığı maçlarda gerçekten hiç çekilmiyor ve saç baş yolduruyor.

Hayırlı mağlubiyet diye bir kavram var, evet; fakat bazen de yanlışlarınızı görebilmeniz için kaybetmeniz gerekmez. Kaybetmek, sizin kamçılanmanız açısından önemlidir. Galatasaray'ın en önemli sorununun ''konsatre olamama'' olduğunu zaten Fatih Terim de biliyor ve bunu açıkça söylüyor. Fakat gördüğüm kadarıyla oyuncular bunu pek idrak edemiyor. Mağlubiyetin kamçılanma açısından bir faydası olabilir Galatasaray'a, o kadar. Yoksa kazanırken de eksiklerin Fatih Terim tarafından görüldüğünü tahmin ediyorum.

Salı günü ''tamam ya da devam'' niteliğinde bir maça çıkacak Galatasaray. Özellikle Cluj ve Braga'ya iç sahada puan kaptırmamak lazım. Braga, ilk maçı kendi sahasında kaybettiği için çok hırslı çıkacak Galatasaray'ın karşısına. Cluj maçına da aldanmamak lazım. Bence çok sürpriz bir galibiyetti Cluj'unki. Galatasaray, Braga'yı atlatmayı başarabilirse Cluj maçı çok daha kolay geçecektir. Galatasaray'ın Avrupa Arenası'nda farklı oynadığını yıllardır biliyorduk ancak Manchester maçında bir kez daha görme fırsatı bulduk. Braga maçında sahada çok farklı bir Galatasaray olacaktır. Başarıya aç, galibiyeti çok isteyen, istediğini de hem rakibe hem de taraftarlara belli eden... Sanırım bu isteğe taraftar desteği ve oyuncuların bireysel becerileri de eklenince, Galatasaray istediğini zor da olsa alacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder