20 Ekim 2012 Cumartesi

Gençlerbirliği: 3-3 :Galatasaray


Bir problemi çözebilmek için önce sorunu teşhiş etmeniz gerekir. Peki, Galatasaray'daki problem nerede ve üst üste gelen puan kayıplarının sebebi ne? Bugün kendimce bu sorulara cevap arayacağım.

Galatasaray'ın hem hücumda hem de savunmada belli başlı problemleri var, bu bir gerçek. Ancak, savunmada yaşadığı sorunlar, hücumda yaşadığı sorunlardan çok çok daha fazla ve can sıkıcı.

Galatasaray'ın bu sene yaşamış olduğu en büyük problem şu: Takım halinde savunma yapamama.

Tek başına bu sorunun varlığı bile geçen seneki Galatasaray ile bu seneki Galatasaray arasındaki farkı anlamamız için yeterli.

Galatasaray, bu sezon gerçekten çok kaliteli bir kadroya sahip. Ancak aradan aylar geçmesine rağmen tam manasıyla bir takım kimliğine bürünmüş değiller. Dağınık bir futbol var sahada ve bu da skora ciddi şekilde yansıyor.

Galatasaray sezon başından beri hemen her maçta rakiplerine ciddi pozisyonlar verdi ve basit goller yedi. Bunların bazıları bahsettiğimiz takım savunmasıyla alakalıydı, bazıları ise bireysel hata kaynaklıydı. Galatasaray'ın takım savunmasının oturmamasında belli başlı bazı sebepler var.

Birincisi, stoper mevkisinde Hoca'nın sürekli rotasyona gitmesi.

Anlaşılan o ki, Ujfalusi'nin sakatlığı Hoca'nın bütün planlarını alt üst etmiş. Savunmada liderliği kime vereceğine bir türlü karar veremiyor ve sürekli bir arayış içerisinde. Tecrübesi nedeniyle, Ujfalusi dönene kadar, saha içi liderliği yapması için Cris'i aldı fakat ondan da istenilen verim alınamayınca yeniden Semih - Dany ikilisine döndü. Ancak bu ikili sürekli yan yana oynamadıkları için saha içinde zaman zaman koordinasyon sıkıntısı çekiyorlar ve rakibe göbekten kolay pozisyon veriyorlar. Özellikle yenilen basit çalımlar, savunmanın kolay delinmesine sebep oluyor.

İkincisi, geçen seneki omurganın zarara uğraması.

Bunu şu şekilde ifade edebiliriz. Geçen sezon Galatasaray'ın omurgasını oluşturan isimleri şöyle bir sıralayalım; Muslera - Ujfalusi - Melo - Elmander. Bu sezon Ujfalusi sakatlandı ve uzun süredir yok. Melo, formsuz. Elmander rotasyona uğradı. Haliyle, yeni bir omurga oluştu ve biz şu an bu omurganın kusursuz çalışmasını bekliyoruz. Her ne kadar yapılan transferlerden sonra Elmander'i biraz ikinci plana atmış olsak da şu gerçeği sanırım hepimiz gördük: Elmander, bu takımın en değerli oyuncularının başında geliyor. O, bir forvetten ziyade orta sahanın göbeğini üçleyen de bir oyuncuydu. Çift forvet oynadığımız için, Elmander'in orta sahaya yardıma gelmesi üçlü orta saha gibi oynamamızı sağlıyordu. Bu durum da, orta saha oyuncularımızın rahat hareket etmesine olanak tanıyordu. Bu sezon ise Elmander'in sıkça rotasyona girmesi bu durumu sekteye uğrattı.

Genelden biraz daha özele inerek bugünkü maça geleyim. Çıkan kadro, Selçuk - Emre ve Umut - Burak değişiklikleri dışında, ideale yakın bir kadroydu. Burak'ın geçen sezon göstermiş olduğu olağanüstü performans kadro kurarken hepimizin kafasının karışmasına sebep oluyor. Burak çok önemli bir golcü fakat takım oturana kadar kendisinden biraz feragat etmemiz gerekebilir. Nasıl? Şöyle, Elmander ve Umut birlikte oynadıkları vakit rakip savunmaları ciddi anlamda yıpratıyorlar. Burak gibi fizikli, aralara kaçan, fırsatçı bir oyuncunun sonradan oyuna dahil olması rakipler adına ne kadar büyük bir tehlikeyse Galatasaray adına da o kadar büyük bir şans. Bir süre Burak'ı böyle kullanmayı deneyebiliriz.

Bunun yanı sıra, Amrabat bonservis ücretinin altında ezilme tehlikesi ile karşı karşıya. Galatasaray, ilk yarı boyunca bırakın top oynamayı, mücadele dahi etmedi. Gençlerbirliği sadece mücadele ederek Galatasaray'ın karşısında durmayı başardı. İkinci yarı ise en az rakibi kadar mücadele etmesi gerektiği gerçeğini aklına getiren Galatasaray, farkını ortaya koydu. Hem ilk yarıda hem de ikinci yarıda maçı tek başına değiştirebilecek belki de tek adam vardı: Amrabat. Kötü de oynasa, Amrabat rakipler için potansiyel bir tehlike. Nitekim, Galatasaray'ın bulduğu ilk golde ortayı kesen isim de kendisiydi. Skorun kısa süre içerisinde Galatasaray lehine dönmesinde önemli bir pay sahibiydi. Çünkü oyuna dinamizm getirdi ve Galatasaray'ın temposunu yükseltti. Galatasaray'ın takım savunması oturmadığı için, 2-1'den sonra orta sahaya ekstra bir oyuncu almak pek fazla bir şey değiştirmeyecekti. Çünkü orta sahada rakipten bir kalabalık olmak oyunun kontrolünü ele alacağınız anlamına gelmez. Gerçekten savunma yönü kuvvetli bir takımsanız bu size artı sağlar.

Dağınık oynayarak bir şeyler yapmaya çalıştı Galatasaray bugüne kadar. Bu dağınıklık, Türkiye Ligi'nin kalitesizliğinden ötürü ülke sınırları içerisinde çok fazla kendini belli etmedi. Ne zamanki Avrupa Arenası'na çıkıldı, o zaman Galatasaray'ın defosu da belirdi. Fazla değil biraz akıllı hücum eden Braga, Galatasaray'ı yenmeyi başardı. Teknik heyet sıkıntının farkında, bu güzel ancak hem taraftarın, hem teknik heyetin hem de futbolcuların mental anlamda daha fazla yıpranmaması için bir galibiyet şart. Önümüzde bir Cluj sınavı var. Galatasaray'ın Avrupa'daki kaderini belirleyecek maç. Eğer, ihtiyaç duyulan galibiyet bu maçta alınabilirse psikolojik üstünlük yeniden Galatasaray'a geçer. Bu durum da sorunların daha çabuk aşılmasını sağlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder