24 Aralık 2012 Pazartesi

Trabzonspor: 0-0 :Galatasaray



Galatasaray için üç puandan daha fazla anlam barındıran bir maçtı Trabzon karşılaşması. Kazanmak; yapılan onca puan kaybına rağmen ciddi bir avantaj ile ligin ilk yarısını bitirme anlamına geliyordu. Olmadı. ''Kazanamıyorsan kaybetme'' penceresinden bakmak zorunda kaldığımız bir maç oldu.

Müsabakanın ilk yarısında Galatasaray ne istediğini bilen, oyuna hükmeden, rakip kaleye bilinçli şekilde atak geliştirmeye çalışan bir ekip görünümündeydi. Önemli maçlarda farklı bir konsantrasyon ile oynayarak istediğini almayı başaran bir profil çizmişti sarı kırmızılılar. Bu maçın ilk yarısında da bu görüntüye benzer bir görüntüyü bize gösterdiler.

Genelin aksine ilk yarı bittiğinde fazla karamsar değildim. Söylediğim gibi, ilk yarıda ortaya konan performanstan memnun olmakla birlikte; ikinci yarıda bunun daha da geliştirileceği kanaatindeydim. Bu durumun da, üç puan için yeterli olacağını tahmin etmiştim. Fakat yanıldım. Galibiyet için ilk yarıdaki görüntüsünü biraz daha iyileştirmesi gereken Galatasaray, daha da geriye gitmişti ve etkisiz bir peformans sergiliyordu.

İşin biraz daha teknik tarafına geçelim. Galatasaray ne zaman 4-4-2'den vazgeçip üçlü orta sahaya dönse, bu değişiklik takıma bir şekilde olumlu sirayet ediyordu. Gerek skor olarak avantajı yakalamışken olsun, gerekse de mağlupken olsun bu hamle hep var olan performansı yukarı çekmişti. Fatih Terim de bu gerçeğe güvenerek maçın ikinci yarısında üç orta sahaya döndü yeniden. Fakat bu kez görüntüde fazla bir değişiklik olmadı. Bu hamleyle beraber daha da ileri gitmesi gereken Galatasaray, hücumda farkını ortaya koyamamakla kalmadı; kalesinde de ciddi tehlikeler yaşamaya başladı.

Hoca'nın ikinci planı da şu (Trabzon maçı özelinde değil, genel olarak) : Yedekte bir forvet tutar. Bu forvet oyuncusunu, çok büyük bir aksilik olmadığı müddetçe, forvet hattından birisi ile değiştirmez, son ana kadar önemli bir skor opsiyonu olarak yanında tutar. Buna ek olarak; skor üstünlüğünü yakaladığı maçlarda tek forvete döner ve eğer beraberlik golünü kalesinde görürse yanındaki forveti sahaya sürerek yeniden forveti ikiler.

Bu maçta ilk plan tutmayınca ikinci plan devreye girdi. Elmander oyuna dahil oldu ve Burak ile Elmander oyunun geri kalan dakikalarında çift forvet olarak sahada yer aldı. Oyuna sonradan girdiğinde etkili bir performans ortaya koyan Aydın'ın da maçın içerisinde fazla girememesi Galatasaray'ın hücum anlamında beklenen patlamayı yapmasına engel oldu.

Galatasaray'ın maç boyunca kaleyi bulan şut sayısı: 0. Bu maçın belki de en önemli şifresi. Buna rağmen; Burak girdiği iki pozisyonda Galatasaray'ın aradığı golü bulabilirdi fakat başaramadı. Bunda biraz da, Burak'a gelen tepkilerin payı var. Zira, Burak iki pozisyonda da şut çekmek yerine pası tercih edebilir ve arkadaşlarına golü servis edebilirdi. O an, aklıyla değil kendince farklı duygularla hareket etti. Sanırım bu hareketi Trabzon maçı özelinde tolere etmek mümkün. Çünkü Burak, Akhisar maçında moral bulması için Sercan'a gol attırmış bir adam.

Kazanıp ciddi bir avantaj elde etme fırsatını kaçırdı Galatasaray. Yine de kaybedilmiş pek fazla bir şey olduğunu düşünmüyorum. Ligin ilk yarısında bu kadar fazla puan kaybı yapmasına rağmen ilk yarıyı zirvede bitirmek oyuncular açısından da bir moral olmuştur diye tahmin ediyorum. Devre arasında takıma takviye elbet ki çok önemli bir durum ancak transferden ziyade Melo'nun, Elmander'in, Engin'in fiziksel olarak çok daha üst seviyelere gelecek olması Galatasaray adına en az transfer kadar değerli bir olay.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder