26 Aralık 2010 Pazar

İlk Yarının Ardından: Trabzonspor




Malum ligler devre arasına girdi. Uzunca bir süre ligde maç oynanmayacak. Bu süre zarfında futbol analizlerinden ziyade,bolca transfer haberi göreceğiz medyada.

Bende fırsattan istifade edip 3 büyük takımın(Galatasaray hariç)-Trabzonspor,Beşiktaş,Fenerbahçe- ilk yarı değerlendirmesini yapmak istedim. Bu yazı dizisine de liderle-Trabzonspor-başlamanın uygun olacağını düşündüm.

Takım Olmak

Trabzonspor’un bugün geldiği nokta,aslında 1.5 yıllık bir yapılanmanın eseri. Hugo Broos’un görevine son verildiğinde;Trabzonspor’da teknik direktörlük için tek bir aday vardı,Şenol Güneş.

Her ne kadar sene sonuna kadar dinlenmek istediğini söylese de,Trabzonspor sevgisi ağır basan Şenol Güneş, Seul ile sözleşmesi biter bitmez Trabzonspor’un başına geçti. Bundan sonrası ise doğru yapılanmanın bir ürünü oldu aslında. Kulübün yıllardır eksikliğini hissettiği taraftar-futbolcu-yönetim bütünlüğünü bir şekilde sağladı Şenol Güneş. Tüm yetki ondaydı. Geldiği ilk günden itibaren verdiği demeçler ile çok önemli mesajlar yolladı. Taraftarların ne hayalperest olmasına izin verdi,ne de karamsar olmasına…

Gerçekçi bir hedef vardı önlerinde,Türkiye Kupası. Ligde ise yapmaları gereken tek şey güzel futbol oynamaktı. İçinde bulundukları sezon kaybedilmiş bir sezondu ve sonraki yılların düşünülmesi gerekiyordu. Bu anlamda Şenol Güneş’in şanslı olduğunu söylesek sanırım yanılmış olmayız. Kaybedilmesi muhtemel maçların bu denli önemsiz oluşu,Şenol Güneş’in istediği taktiği oturtabilmesi açısından önemliydi.

Kısa süre zarfında Şenol Güneş’in takımı,güzel futbola dair bulgular önümüze koymaya başladı. Tabiî ki bunda,Şenol Güneş’in teknik direktör kabiliyetinin payı çok çok büyük.

Daha önce defalarca söyledim ancak bıkmadan bir kez daha söylüyorum. Sistem hocaları vardır,taktik hocaları vardır. Rijkaard,Skibbe,Van Gaal vs. sistem hocalarıdır. Kısa vadede bu isimlerden başarı beklemek hayalciliktir(istisnalar var tabi). Bu isimler eldeki kadroya göre bir takım yapmazlar,takımda bulunan oyuncular bu hocaların sistemlerine ayak uydurmak zorundadır. Buna nazaran, Fatih Terim,Feldkamp,Şenol Güneş gibi hocalar taktik hocalarıdır. Nabza göre şerbet vermeyi severler yani. Eldeki oyuncu topluluğunun kalitesi her ne olursa olsun,onlardan en fazla katkıyı alırlar. Burak Yılmaz’ın,Engin Baytar’ın,Alanzinho’nun Şenol Güneş ile beraber şahlanması bu sebeptendir.

Geçen sene ligin sonlarına doğru geldiğimizde,Trabzonspor taş gibi bir takım olma yolunda son aşamaya gelmişti. Fenerbahçe’den önce kupayı almaları,ardından da rakiplerini şampiyonluktan etmeleri,takıma ciddi bir özgüven aşılamıştı. Artık tek beklenti,yeni sezonun başlamasıydı.

Yeni Başlangıç

Trabzonspor için 2010-2011 sezonu yeni bir başlangıç anlamı taşıyordu. Geçen sezonun ikinci yarısını alışma dönemi olarak geçiren ve bunda da gayet başarılı olan bir takım vardı. Her ne kadar Şenol Güneş mütevazı davransada,başlayacak sezonda beklentiler yüksekti.

Aslında şu benzetme güzel olur Trabzonspor için. Un var,şeker var,helva yapmak için usta da var. Trabzonspor’un ligde bu konumda olması tesadüf değil. Şaşırılacak tek nokta,topladığı puan olabilir. 42 puan layıkıyla fazla bir puan ilk yarı için. Buna benzer bir başlangıcı Fenerbahçe 2005-2006 sezonunda yapmıştı. İlk yarı muazzam bir performans sergilemişti ancak aynı istatistik ikinci yarı devam etmemiş,şampiyonluğa Galatasaray uzanmıştı. Tabi o sene,Fenerbahçe’nin Türkiye Ligi üstü bir kadrosu vardı. Burada imkansızı başaran Gerets’in Galatasaray’ı oldu. Eldeki kadro ile seksen küsur puan toplamak hakikaten muazzam bir olaydı.

Trabzonspor’un şimdiki kadrosuna baktığımız zaman,lig üstü bir kadrosu olmadığını görüyoruz. Bu yüzden de topladıkları puan hakikaten alkışı hak ediyor. Amaaa… Bu ‘’ama’’ önemli. Trabzonspor’un kadrosu kırılgan bir yapıya sahip. Girilmesi olası bir türbülanstan çıkmak,kolay olmayabilir. 3 İstanbul deplasmanı olduğunu da varsayarsak,bazı şeylerin garanti olmadığını söylememiz lazım. Kabul etmek lazım ki,çoğu Trabzonsporlu kendilerini şampiyon olarak görüyordur şu an. Ama fazla havaya girmemek lazım. Resmin netleşmesi açısından ikinci yarının 2. haftasındaki Fenerbahçe maçı çok önemli. Eğer ki Trabzonspor o maçtan 3 puan ile ayrılırsa, şampiyonluk yolunda çok büyük bir adım atmış olur. Tersi bir sonuç,Trabzonspor’a ciddi bir stres yaptırır.

Geçen sezon taraflı tarafsız herkes Trabzonspor’a sempati duyuyordu ancak Trabzonspor ne zamanki ligi domine etmeye başladı,rüzgar birden tersten esti. Bu işler böyledir. Kendi takımın zirve yarışında değilken, x takım şampiyon olmasın diye y takımı tutarsın ancak o y takım senin takımınla biraz mücadeleye girse, anti y takımcı olursun 

Eğer en yüksekte olan sizseniz,en fazla rüzgarı siz alırsınız. Bu durumdan dolayı Trabzonspor’un hayıflanmasına da bir anlam veremedim.

Her şey güllük gülistanlıkken,Jaja olayının çıkması Trabzonspor için hoş olmadı. O olayı nasıl çözecekler,hakikaten merak ediyorum. Bu olayı yara almadan çözmeleri çok önemli. Zira Jaja,formunun zirvesindeyken bu olay yaşandı ve taraftarlar da Jaja’yı çok seviyor. Bu olayın çözümünde yaşanacak olumsuzluğu,taraftar Teofilo olayında olduğu gibi sessizce kabullenmez.

Netice itibariyle Trabzonspor gerçekten çok avantajlı ancak bu avantajı koruyabilmekte bir o kadar zor. Büyük takım olmakta böyle zamanlarda ortaya çıkar. İkinci yarının 2. haftasında resim netleşmeye başlar. O gün gelince yine bir değerlendirme yaparız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder