9 Şubat 2011 Çarşamba

Eskişehir Maçının Ardından: İki Farklı Galatasaray




Eskişehir maçıyla birlikte,iki farklı Galatasaray’ın varlığından söz edebiliriz artık.

1.si; Hagi’nin mimarı olduğu basan,koşan,gol pozisyonuna giren,izleyenlere keyif veren bir futbol oynayan(kısacası Fatih Terim’in 96-00 yıllarındaki takımına benzeyen) bir Galatasaray.

2.si ise;yine Hagi’nin mimarı olduğu,yukarıda saydığım özelliklere taban tabana zıt olan bir Galatasaray.

Birincisi ile başlayalım.

Rijkaard’ın ardından bir enkaz aldı Hagi. Bu gerçeği kabul etmemiz lazım. Son derece demoralize olmuş,futbola dair hiçbir şey ortaya koyamayan bir takım vardı ortada. Hal böyleyken mucize yaratmasını bekleyemezdik Hagi’den.(En azından devre arasına kadar). Devre arası önemli bir sınav olacaktı Hagi için. Gica,yaptırdığı nokta transferler ile bu sınavı başarıyla atlattı. Artık önünde aşılması gereken son, ama oldukça zorlu bir engel kalmıştı.

İstediği kadroyu kısmen de olsa kurmayı başardı Rumen Hoca. Artık teknik direktörlük meziyetlerini ortaya koyması bekleniyordu ondan. 5-6 ay gibi kısa bir sürede,takımı belli bir seviyenin üzerine çekmeliydi. Bu yüzden devre arası kampında gereğinden fazla çalıştırdı oyuncularını Hagi. (ne kadar çok çalıştıklarını kendisi de defalarca dile getirecekti ilerleyen zamanlarda)

Birşeylerin değiştiğini hissedebiliyorduk fakat hala net olmayan şeyler vardı. Takım bir yerde patlama yapıp,kendi kimliğini bulacaktı. Ama ne zaman?

Bunun cevabını sonraya bırakalım.

İkinciye geçelim.

Dediğimiz gibi,bu bahsettiğimiz takım birincisi ile taban tabana zıt. Bu takım,mücadele gücü fazlasıyla düşük,kalesinde goller gören,kalite olarak daha vasat bir takım.

Bu takımın da mimarı Gheorghe Hagi. Yaptığı oyuncu değişiklikleri ile bu takımın meydana çıkmasına sebep oluyor Gica. Bu çok önemli bir dezavantaj Rumen Hoca’nın Galatasaray macerası açısından.

Bu bilgiler ışığında Eskişehir maçını okumaya çalışalım.

Galatasaray maça hakikaten muazzam başladı. Gol yollarında sorun çeken,mücadele gücü fazlasıyla düşük olan Galatasaray’ın yerini,oyunu domine eden,ileride basan,son vuruşlarda etkili olan bir Galatasaray aldı. ‘’Bu takım ne zaman patlama yapacak?’’ sorusunun cevabı da bir şekilde verilmiş oldu böylece.

Eskişehir kesinlikle küçümsenmeyecek bir takım. Son mağlubiyetini ligin ilk yarısında almış,o tarihten itibaren hep aşama kaydetmiş, Beşiktaş’ı yenip Trabzonspor ile Avni Aker’de berabere kalmış bir takımdan söz ediyoruz.

İşte bu Eskişehir’e ilk yarı boyunca pozisyon vermedi Galatasaray. İkinci yarının başıyla beraber ise rakibinin sadece kımıldamasına izin verdi.
Oyunun ilk 60 dakikasında izlediğimiz Galatasaray;1 numaralı takımı temsil ediyordu sahada. Hagi’nin beklentilerini fazlasıyla karşılayan bir takımdı bu. Öyle ki,sergilenen performans Rumen Hoca’yı dahi şaşırtacak cinstendi.

Stancu’nun Kazım ile beraber kanatlardaki işlerliği arttırması,Kewell’ın tecrübe kokan performansı ile birleşince,hücumda çok etkili oldu Sarı-Kırmızılı ekip. Tabi bu üçlünün arkasında bir cengaver gibi savaşan,Culio –Sabri-Neill üçlüsünü unutmamak lazım.

Hagi’nin çok tartışılan Neill-Cana hamlesine ise çok fazla karşı çıktığımı söyleyemem.

Lorik Cana’yı her ne kadar taraftar çok sevse de;orta saha için bir bomba niteliği taşıyor kendisi. Bu anlamda Arnavut futbolcuyu Neill ile karşılaştıracak olursak;

Neill Arnavut oyuncudan daha kontrollü ve ayağı çok daha iyi top yapıyor. Buna bir de kesiciliğini eklediğimiz vakit,çok önemli bir ön liberoya dönüşüyor.

Arnavut futbolcu daha mücadeleci fakat feci kontrolsüz. Olup olmadık yerlerde kart görmesi,topu yönlendirmede(Neill’a göre düşünürsek) daha başarısız oluşu,orta saha için Arnavut oyuncuyu bir adım geriye itiyor.

69. dakikaya kadar aynı hırs ve istek ile mücadele eden Galatasaray;bu dakikadan itibaren geriye gitmeye başlıyor. Bunun temel nedeni ise, Hagi’nin oyuna müdahele etmedeki yetersizliği.

Bu dakikada oyundan Neill çıkıyor ve giren adam ise Mustafa Sarp! Ayhan ve Barış ile beraber Galatasaray’ın akıcı futbol oynamasına engel olan 3 isimden biri.

Hagi’nin burada yapması gereken basitti. Yorulduğunu düşündüğü Neill’ı kenara alıp,Yekta’yı oyuna sürmek. Yekta o işi yapabilecek yedekteki tek adam. Bir Selçuk İnan yaratabilirdi kendine Hagi fakat yapmadı. Nitekim Galatasaray 2 gol birden yedi ve maçı tehlikeye attı.

İlk golde kaybettiği top ile Galatasaray’ın kalesinde gol görmesine neden olan Sarp;ikinci golde de yerini kaybetti ve onun yerini kaybetmesi ile beraber Serkan Kurtuluş Sarp’ın açığını kapatmak için Batuhan ile eşleşti. Neticesinde Batuhan’a faul yapmak zorunda kaldı genç sağ bek. O faul,Galatasaray’ın kalesine gol olarak döndü.

Burada da ortaya 2 numaralı takım çıkıyor. Bu takımın da mimarı görüldüğü üzere Hagi. Oyuna yaptığı yanlış müdahale,kendine ait olan tüm artıları tek bir kalemde silebiliyor.

Ne Mustafa ne de Ayhan,Galatasaray’da yedekten gelip kaliteyi artırabilecek oyuncular değil.

Hagi’nin burada bir karar vermesi gerekiyor.

Kendisinin de fazlasıyla memnun olduğu ilk 60-65 dakikadaki Galatasaray ile mi devam edecek yola;yoksa oyuna sonradan girip, herkesi mest eden Galatasaray’ı yerle bir eden oyuncularla mı?

Vereceği cevap ile Hagi Galatasaray’daki kaderini çizecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder