25 Eylül 2010 Cumartesi

Galatasaray - İBB Maç Öncesi



Galatasaray yeni bir sistem oturtma derdinde. Aynı geçen sene olduğu gibi. Geçen sezon 4-3-3 sistemini bu topraklarda deneyen Frank Rijkaard ve ekibi;bu sene 4-2-3-1 ' e geçiş yapmak üzereler. Üzereler diyorum,çünkü tam anlamıyla bunu başarmış değiller. Gerek sakat oyuncuların varlığı,gerek istenilen transferlerin geç yapılmış olması bu durumun başlıca nedenleri.

Yine geçen sezon olduğu gibi bir geçiş dönemi yaşıyor Galatasaray. Ancak bu sefer ki geçiş dönemi,önceki kadar sancılı ve uzun süreli olmayacak. Sakat oyuncuların düzelmesiyle birlikte(muhtemelen Karabükspor ya da Milli maç arasından sonraki Fenerbahçe maçından önceye tekabül edecek bu) bu geçiş dönemi de son bulacak ve takım,Rijkaard'ın istediği kıvama gelecek.

Tabi önemli olan, bu sancılı dönemlerde oynanan maçlarda sıkıntılı skorlar almamak. İyi ya da kötü oyundan bağımsız bir şekilde,maçları kazanmak birincil öncelik olmalı.

Galatasaray'da bu sancılı dönemde bir seri yakaladı ve 3 maçtır kazanıyor. Ancak futboluna baktığımız zaman,bir güzellik sunamıyor taraftarlarına. Güzel oyun sunabilmesi için önünde birkaç hafta daha var Galatasaray'ın, ama güzel oyun gelene kadar bu seriyi sürdürmesi de bir zorunluluk halini almış durumda.

Bu serinin devam edebilmesi adına,çok önemli bir karşılaşma var önünde Galatasaray'ın. Rakip İstanbul Büyükşehir Belediye.

Galatasaray'ın 2 haftadır oynadığı takımlara baktığımızda(Gaziantep ve Buca), bu takımların ligde az gol yiyen ekipler olduğunu görüyoruz. Ancak bu bilgiden bağımsız bir şekilde Galatasaray az gol attığı için eleştiriliyor. Tek sebep tabiki bu değil ama sadece bu şekilde Galatasaray'ı eleştirmekte çok manasız.

İBB,Galatasaray'ın son iki maçta oynadığı takımlardan biraz daha farklı. Zaman zaman açık oynuyorlar ancak çoğu zaman,özellikle büyük takımlara karşı,kapanıp kontra atağı düşünüyorlar. Bu yüzden de az ama öz geliyorlar. Galatasaray'ın kanat oyuncularına baktığımız zaman,kapanan takımlara karşı çok fazla etkili olamadıklarını görüyoruz,özellikle Pino. Geçen hafta da bunu net biçimde gördük. 85. dakikaya kadar sahip olduğu özellikleri çok fazla gösterme şansı bulamayan Kolombiya'lı oyuncu, o dakikadan sonra maçın adamı olmaya aday bir performans sergiledi. Bunda tabiki Bucaspor'un son dakikalarda gol aramak için savunmayı boşaltması etkili oldu.

Ancak rakip kapandığı zaman Pino'dan verim almak zorlaşıyor. Hem Lorik Cana'nın takıma girmesi,hem de Pino'dan daha fazla verim alabilmek adına İBB maçında(İBB nin kapanacağını da düşünürsek) Pino yerine Aydın ile başlamak daha mantıklı. Oyunun son bölümlerinde Pino'yu sokarak rakibe karşı neşteri vurabiliriz. Tabi o ana kadar maçı koparabilir de Galatasaray. Bu,Misimovic'in maçtaki performansına bağlı. Her zaman söylediğimiz ve gerçek olan bir şey var. Kapalı takımları açmanın en basit yolu duran toplardır diye. Misimovic'te, söz konusu duran top olunca,önünde saygı ile eğilmemiz gereken bir oyuncu. Bunun dışında atacağı öldürücü paslarda,rakibi çözebilmek adına çok önemli.

Hafta içindeki taktik antrenmanda,as takımda oynatmış Cana'yı Rijkaard. Bu da Pino'nun kesileceği anlamına geliyor ki çok mantıklı bir hamle olur bu. (Özellikle rakibin kontra atağa dayalı bir takım olduğunu düşürsek.)

Seriyi devam ettirebilmek adına önemli ve güzel bir fırsat İBB. Galatasaray'ın bu fırsatı nasıl değerlendireceğini hep birlikte göreceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder