3 Eylül 2010 Cuma

Kazakistan:0-3:Türkiye




Kazakistan ayarındaki takımlar ile,bu tarz turnuvalarda,ilk maçı oynamak her zaman zordur. Henüz turnuvanın başı olduğu için,bu tarz takımların içinde hep bir umut söz konusu olur. Ne koparırsam kârdır mantığı ile hareket ettiklerinden;neyleri var neyleri yoksa sahada ortaya koyarlar.

Kazakistan takımı da bugünkü maça bu mantıkla başladı. Çok katı bir savunma ile Türk hücumcuları karşıladılar ve duran toplarla gol bulmaya çalıştılar. Katı savunma yapan takımları açmanın yolu bellidir. Duran top. Eğer ki sıkışmış bir maçta,duran toplardan bir gol bulursanız,bu;rakibin daha kolay çözülmesini sağlar.

Bugün Türk Milli takımında yaratıcılık anlamında iki kilit oyuncu vardı. Birisi Emre,diğeri Arda. Emre biraz daha oyunu çift yönlü oynadığı için,hücum varyasyonları Arda'ya göre daha kısıtlı. Arda ise oyunun sadece hücum yönünü oynadığı için,Emre'ye göre, rakibin katı savunmasını açabilme anlamında daha önemli bir noktada. Oyunun ilk 20 dakikasında rakibi açmakta bir hayli zorlandık. Elemelerin ilk maçı olmasından dolayı bu da gayet normal. Golü bulabilmemiz için tek bir ihtimal vardı,biz de o ihtimali değerlendirdik ve duran toptan golü bulduk. Ardından diğer bir duran topta Hamit'in golü gelince,yarım saatte 3 puanı cebimize koyduk. Oyunun bundan sonraki bölümünde kendimizi çok fazla sıkmaya gerek yoktu,bizde öyle yaptık. Ancak ikinci yarıda daha fazla pozisyon bulmamız gerekirken bunu yapamadık. Bunun da en önemli sebebi,bugün Hiddink tarafından ileri uçta görevlendirilen Tuncay Şanlı'nın yetersiz bir performans sergilemesi. Tuncay'ı ilk kez bu kadar savruk,aynı zamanda beceriksiz gördüm. Tabi bu performansında Stoke City'de ki durumu da çok önemli bir etken. Galatasaray Başkanı Adnan Polat,Galatasaraylı yerli futbolcular hakkında çok önemli bir söz söylemişti. ''Galatasaray'dan Avrupa'ya gidecek oyuncuların gittiği takım,oynadığı ligin en iyi 5 takımından biri olmalı.'' Bu lafın ne kadar önemli ve ne kadar değerli olduğunu Tuncay Şanlı'ya bakarak görebiliriz. Stoke City gibi İngiltere'de çok da değerli ve güçlü olmayan bir takıma gitmeyi tercih eden Tuncay,bugün eski performansını mumla aratır halde. Daha başarılı bir takıma gitmeyi tercih etseydi,bugün kendisini daha fazla geliştirmiş,performansı artmış bir Tuncay görebilirdik.

Tabiki bizimde bir takım eksiklerimiz var,yok değil. Aslında eksik demek yanlış bir tanımlama olabilir. Geliştirilmesi gereken yönlerimiz var demek daha doğru.

Hücumda biraz daha efektif olmalıyız. Bu birincil önceliğimiz olmalı. Bizim gibi teknik kapasitesi yüksek ve hücum yapmayı seven oyunculara sahip takımların,topu ileride tutması lazım. Top ileride ne kadar kalırsa;bizim oyuncularımızın da kendini gösterme şansı o kadar artar.

İkincisi ise;maçı yorumlayan Ömer Üründül'ün sıkça tekrar ettiği bir durum. Duran toplarda yaşadığımız tehlike..

Tabi bu rakiple de alakalı bir durum olabilir. Rakibi ciddiye almayıp,''bunlar zaten gol bulamaz''düşüncesi oyuncuların zihinlerinde ister istemez vardır. Bu; yanlış aynı zamanda oluru da yüksek bir düşünce.

Herşeye rağmen kazanarak başlamak güzel. Yazıyı Kalli Feldkamp'ın ünlü bir sözü ile bitireyim.

''Kazanmak iyidir,alışkanlık yapar''.

1 yorum:

  1. İlk defa bende Ömer Üründül'e katılıyorum, duran topları kimsenin taktığı yok, adam akıllı bi rakip olsaydı mutlaka yerdik bir gol, ama hakkettiğimiz bir maçı kazandık, Belçika'yı da kayıpsız atlattık mı 1 ay rahatız.

    YanıtlaSil