14 Eylül 2010 Salı

Gaziantepspor Maçının Ardından: Önemli olan 3 Puan



Klişe bir söz aslında bu. Oyun olarak kötü geçirilen bir maçın ardından söylenir genellikle. Ancak benim bu sözü kullanmam oyunun kötü olmasıyla alakalı değil.

Galatasaray istim üzerinde. İlk maçta yaşadığı 6 puanlık kayıp,Sarı-Kırmızılı takımın sezona ciddi bir dezavantajla başlamasına neden oldu. Ardından gelen Eskişehir maçı dönüm noktasıydı. Galatasaray, ya kazanıp üzerindeki baskıyı bir nebze olsun azaltacak ve yeni bir başlangıç yapacaktı; ya da kaybedip ciddi bir krizin içine girecekti. Milli maç arasından önce ilk ihtimal gerçekleşti. Galatasaray ciddi bir sınavdan galip ayrılmayı başardı. Ancak o galibiyetin anlam kazanabilmesi için, Gaziantep'i iç sahada mağlup etmek gerekiyordu. Türkiye-Belçika maçının ardından başlık olarak''Stratejik Galibiyet'' yazmıştım. Galatasaray'ın Gaziantepspor karşısında aldığı galibiyette-aynı Türkiye'nin Belçika maçı galibiyeti gibi- stratejik bir galibiyetti. Bu galibiyet hem bir serinin başlangıcı olması açısından hem de takımın özgüven kazanması açısından önemliydi.

Önemli olan 3 puandı dedik. Galatasaray bu 3 puanı almayı başardı. Peki oynadığı oyun nasıldı ?
Dün gece Mustafa Denizli Galatasaray ile ilgili çok kritik analizler yaptı. Galatasaray'ın hücum bölgesindeki oyuncularından maksimum verim alabilmesi için,orta ikilideki Sarp-Ayhan'ın bu oyuncuları yönlendirmesi gerektiğini ,bunu yapamıyorlarsa hızlı oynamaları gerektiğini söyledi.
Esas sorun burada zaten. Galatasaray'ın orta göbekte yer alan iki oyuncusu hızlı oynayamıyorlar. Bunun yanısıra bu oyuncular,mücadele de etmiyorlar. Sahte pres yapıyorlar,özellikle Mustafa Sarp. Dün bir pozisyon oldu ki(izledikçe deliye dönüyorum). Maçı izleyenler hemen hatırlayacaklar. Julio Sezar,orta sahada topu aldı,düştü kalktı,dengesini kaybetti buna rağmen Mustafa Sarp ile Ayhan'ı iki kez çalımladı ve topu sürerek,Galatasaray ceza sahasına kadar sokuldu. Julio Sezar bunu yaparken bir Allah'ın kulu da nereye gidiyorsun demedi. Galatasaray'ın orta saha göbeğindeki isimler diye addeddilen oyuncuların, bu kadar basit çalım yeme ve bu kadar pasif futbol oynama hakları ve şansları yok. Herkesin yeteneksiz diye dalga geçtiği Barış, Mustafa Sarp ile Ayhan'dan daha fazla savaşıyor ve mücadele ediyor. Her ne kadar topu kullanma anlamında çok başarılı olmasa da,mücadele olarak bu iki ismin çok önünde. Çok ciddiyim, ben olsam Barış- Elano yapardım orta ikiliyi. Elano her ne kadar geçen sene o bölgede çok başarılı olamasa da, en azından savunmadan gelen ilk topları alır,hücum oyuncularına servis eder. Barış'ta işin savunma tarafını yapar. Ha Lorik Cana nerede diyecekseniz, ben de dahil mücadele azmi olarak methediyorduk Lorik Cana'yı ama,geçen zaman gösterdi ki Rijkaard Lorik Cana'dan faydalanmayı düşünmüyor. Ya bu transfer Rijkaard'ın isteği dışında oldu ya da Lorik Cana mecvut Galatasaray orta saha elemanları içindeki en kötü adam. 2. ihtimal doğru olmadığına göre,geriye 1 numaralı olasılık kalıyor. Milli Takımda oynarken Galatasaray'da oynamamasının başka bir izahı olamaz çünkü.

Galatasaray'ın Gaziantepspor karşısında bir diğer dezavantajı da,sahada yer alan oyuncularının büyük bölümünün fizik kondisyon olarak hazır olmamasıydı. Bir de karşılarında Gaziantepspor gibi, oyunun savunma yönünü çok iyi oynayan ve iyi kontraatağa çıkan bir takım olunca, istediği oyunu oynama şansı kalmadı. Maçı kazanmanın tek bir yolu vardı,o da duran top. Bunu da ikinci yarının hemen başında buldu Galatasaray ve kendisine altın tepside sunulan bu imkanı elinin tersiyle itmedi. Golden sonraki son yarım saat ise tam bir korku filmi tadında geçti Galatasaray taraftarları için. Geçen seneden bilinçaltına yerleşen ''öne geçtiğimiz maçları kaybediyoruz''düşüncesinden oyuncular hala sıyrılamamış. Hal böyle olunca,Galatasaraylı oyuncular istem dışı olarak savunma yapmaya başladılar. Zaten rakibe gölge yapmaktan başka bir şey yapamayan 2 orta saha elemanına sahip olan Galatasaray,savunma yapmaya kalkınca haliyle kalesinde gol pozisyonları verdi. Gerek Ufuk'un yapmış olduğu kurtarışlar ,gerek savunma oyuncularının anlık müdaleleri;Galatasaray'ın kalesini gole kapamasını sağladı.

Galatasaray oyun olarak istenileni sahaya yansıtamadı dedik. Peki bundaki temel etken, Galatasaray'ın kendi karakteristik özelliklerini sahaya yansıtamaması mıydı ? Tabiki hayır. Karşılarında inanılmaz derecede güçlü,savunmayı çok iyi yapan,Galatasaray'ı çok iyi analiz etmiş bir Gaziantepspor vardı. Bu vesile ile Gaziantepspor'u da değerlendirmiş olalım. Tolunay Kafkas'ın en belirgin özelliği,çalıştırdığı takımları savunma ağırlıklı oynatıyor olması. Bunlara bir de,iyi kontra atağa çıkan oyunculara sahip olması eklenince;çok can yakabilecek bir takım haline geliyordu Kafkas'ın ekipleri. Gaziantepspor'un defans hattı Türkiye Ligi için çok ideal. Emre Güngör olsun,Yalçın olsun hem sertlikleriyle rakibi sindirebilen hem de mücadele etmeyi seven oyuncular. Arkalarında da sağlam bir kaleci var. Karcemarskas Litvanya Milli Takım kalesini de koruyor ve gerçekten çok iyi kaleci. Beklerde yer alan Elyasa ve İvan'da ortalama oyuncular. Orta sahadaki Erman Özgür ile Zurita zeki adamlar. Bilhassa Erman Özgür. İnanılmaz beğendiğim bir oyuncu Erman. Oyun görüşü olsun,sergilediği performans olsun, inanılmaz kaliteli bir futbolcu. Tek eksikleri,bu bölgede alternatif oluşturamamaları. Murat ve Zurita'dan birinin yerine ya da bu isimlerin arkasına iki sağlam orta saha alabilseler,çok farklı bir takım olabilirler. Hücum hattı zaten fena değil. Bunlara en son transfer ettikleri Popov'u da eklersek,iyi işler çıkartabileceğini öngörebiliriz Gaziantepspor'un. Onların da tek eksiği 2-3 maçlık bir galibiyet serisi yakalayamamış olmaları. Bunu başarabilirlerse,senelerdir özlemini çektikleri yukarı sıra hasretini dindirebilirler.

Son olarak; Metin Oktay'ı bir kez daha özlem ve sevgiyle anıyoruz. Ruhu şad olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder